Sunday, November 24, 2013

ÖĞRETMENLER GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN


.


Günaydın sevgili Öğretmen Arkadaşlarım...
Dekoratif boyamaya hobi olarak gönül vermiş tüm öğretmenlere, böylesine anlamlı bir gün de,  bir hediyem olsun istedim...
(Yukarıdaki 8 adet resim, Ece Aymer Craft House atölyelerinin dekopaj koleksiyonundandır ve ücretleri ödenerek orijinal olarak satın alınmıştır. Resmin üzerine tıklayın. Açılan sayfada, sağ tuşa tıklayarak "resmi yeni sekmede aç" seçeneğini seçin. Yeni açılan sekmede, en büyük boyutunu alana kadar tıklamaya devam edin. Gerçek boyutu 3256X2280 dir. Kaliteli bir baskı aldıktan sonra, 8 ayrı projede, güle güle kullanın)

Öğretmenlerimiz çok değerli ve tahmin edemediğimiz kadar çocuklarımız üzerinde etkili...
İlkokul öğretmenlerimizin etkisinin ne kadar güçlü olduğunu zaten hepimiz biliyoruz..

Oğlum şimdi 16 yaşında...

Bir zamanlar, hergün, 5 yıl boyunca sevgili ilkokul öğretmenimiz Seher hanımla geçti günlerimiz.,Her sabah Seher hanımla uyandık, Seher hanımla ağladık, Seher hanımla güldük, Seher hanımla yağmuru, güneşi geçirdik... Üşüdüler, Seher hanım hırkalarını peşlerinde koşturdu... Arı soktu, Seher hanım ilk tedavilerini uyguladı...İlk onunla dans ettiler, ilk onunla eğlendiler...Seher hanımla bir çocuk nasıl büyütülür öğrendik...Kısacası, çok şanslıydık ilkokul öğretmenimiz konusunda...

İlkokulu bitirdik, Artık Seher hanım yoktu sınıflarında...Ama aynı okulda oldukları için, 8. sınıfın sonuna kadar, hala, neredeyse kantine inerken bile önce Seher hanıma uğradılar, ilk önemli havadislerini,  yine önce onunla paylaştılar, her mutluluk haberinde, her kafaları bozulduğunda soluğu, yine onun sınıfında aldılar... Seher hanımın yeni miniklerini görmezden gelip, sanki Seher hanım sadece onlara aitmiş gibi, her canları istediğinde onun sınıfındaydılar..
Ortaokul da bitti bir şekilde... 2 sene Doğa Koleji deneyimimiz oldu. Orada da matematik öğretmenimiz Nilhan Hoca oldu... Var mı onun gibi bir arkadaş? Kullakları çınlasın... Buradan, kocaman öpüyorum Nilhan öğretmenimizi....
Oğlum, bu sene  Pi Koleji Lise 3'de... Ve, biz, yıllar sonra,  bu seneki matematik öğretmenimiz Sinan bey sayesinde yeniden, bir öğretmenin 16, 17 yaş gençleri nasıl motive ettiğini, nasıl geleceğe karşı onları heveslendirdiğini, ailelerin çocukları için herşeyi göze alarak yaptığı fedakarlıkları, nasıl çocuklara doğru aktardığını, "önce onların kalbi kazanılır ve bu sayede onlara bir güzel ders çalıştırtılır"ı herkese nasıl kanıtladığını,  kısacası bir ergenin bile, delikanlılığını bozmadan, kötü huylar ve kötü alışkanlıklar edinmeden, ailesine saygı gösterip, ailesinin yaptıklarını takdir edebilir hale nasıl getirilebilir"i bize kanıtladığını görüyoruz ve hayretle, minnettarlıkla onu izliyoruz... Keza kimya öğretmenimiz Murat bey, keza Biyoloji öğretmenimiz Şule hanım, keza geometri öğretmenimiz Bekir bey... Sanki ilkokul öğretmenimiz Seher hanım, herbirinde ayrı ayrı tekrar hayatımıza girdiler. Hepsi nasıl değerliler bizler için.. Hepsine ÇOK TEŞEKKÜRLER....

Bir de son yıllarda, öğretmenlere hediye meselesi var... Tabi ki sevdiklerimize neler neler bahşetmek istiyoruz. Ama, kendini mesleğine adamış, çağdaş, öğretici bir öğretmen için, öğrencilerinin onlar için elleriyle hazırladığı veya öğrencinin zamanını ve kendi parasını ayırıp özenle seçip aldığı bir hediyenin yerini ne tutabilir?
Tabi ki hepimizin koşulları, yaşantılarımız çok farklı... Herkes, en sevdiklerine hediye alırken, bütün bunları göz önüne alarak birşeyler yapmaya çalışıyor.. ama ne olursunuz her fırsatta birilerine ufak sürprizler yapın, hediyeler dağıtın...Hediye vermek kadar güzel birşey yok... Sevdiklerimize, amacını ve bütçeni aşmayacak şekilde hediye alırken, ne olursunuz gönlünüz ferah olsun...Biliyorsunuz.....verdikçe çoğalırsınız....

Bizlerin, Ankara'da, çayyolunda yaşayan ve orta karar da olsa güzel imkanlara sahip insanlar olduğumuzu düşünüyorum... Diğer illerde, köylerde, zor şartlarda çalışan öğretmenlerimizi hatırladıkça, bazen suçluluk duygusuna kapılıyorum ve hayata karamsar bakıyorum. Allah onların her zaman yardımcısı olsun.

En yakından takip ettiğimiz, ama kendisi taaa uzaklarda bir öğretmen arkadaşımız  var bizim....Taaaa Erzurum'da bir Hakan Tuna'mız var....Sağolsun, oradaki gidişat, durum, öğrenciler,  eksikler hakkında, hiç olmazsa bizelere ara ara bilgiler veriyor, isteklerde bulunuyoır...Bizler de, elimizden gelen desteği, onlara vermeye çalışıyoruz.. Kendine çok iyi bak sevgili Hakan...

Tüm değerli öğretmen arkadaşlarım.....Bu vesile ile sevgili Hakan ve tüm onun gibi zor koşullara rağmen, eğitim aşkını yitirmeyen öğretmenlerimizin "ÖĞRETMENLER GÜNÜ'nü yürekten kutluyorum.

Eminim aşağıdaki hikayeyi biliyorsunuzdur ama beni her zaman çok etkilediği için, sizlerle tekrar paylaşmak istedim.
Kalın Sağlıcakla...


Tanıdığım En İyi Öğretmenime...
Okulun ilk gününde 5.nci sınıfın önünde dururken, öğretmen çocuklara bir 
yalan söyledi. Çoğu öğretmen gibi, öğrencilerine baktı ve hepsini aynı 
derecede sevdiğini söyledi. Ancak bu imkansızdı, çünkü ön sırada oturduğu 
yerde bir yana kaykılmış ismi Mustafa Yılmaz olan bir erkek çocuk vardı. 
Bayan Mediha bir yıl önce Mustafa yı izlemişti ve diğer çocuklarla iyi 
oynamadığını, elbiselerinin kirli olduğunu ve sürekli olarak kirli 
dolaştığını gözlemişti. İlave olarak Mustafa tatsız olabiliyordu. Bu öyle 
bir noktaya geldi ki, bayan Mediha onun kağıtlarını büyük bir kırmızı 
kalemle işaretlemekten, kalın çarpılar (x ) yapmaktan ve kağıdın üstüne 
büyük " F " (en düşük derece) koymaktan zevk alır oldu. 

Bayan Mediha nın okulunda, her çocuğun geçmiş kayıtlarını incelemesi 
gerekiyordu ve Mustafa nın kayıtlarını en sona bıraktı. Ancak, onun 
hayatını gözden geçirdiğinde, bir sürpriz ile karşılaştı. 

Mustafa nın birinci sınıf öğretmeni şöyle yazmıştı: 

Mustafa gülmeye hazır parlak bir çocuk. Ödevlerini derli toplu ve temiz 
yapıyor ve çok terbiyeli. Onun etrafta olması çok ağlenceli" 

İkinci sınıf öğretmeni şöyle yazmıştı: 

"Mustafa mükemmel bir öğrenci, sınıf arkadaşları tarafından çok seviliyor, 
ama annesinin ölümcül bir hastalığı olduğu için sıkıntı içinde ve evde ki 
yaşamı mücadele içinde geçiyor." 

Üçüncü sınıf öğretmeni şöyle yazmıştı: 

"Mustafa nın annesinin ölümü onun için çok zor oldu. Mustafa elinden 
gelenin en iyisini yapmaya çalışıyor, ama babası ona ilgi göstermiyor ve 
eğer bazı adımlar atılmazsa evde ki yaşamı yakında onu etkileyecek." 

Mustafa nın dördüncü sınıf öğretmeni şöyle yazmıştı: 

"Mustafa içine kapanık ve okulda derslere çok fazla ilgi göstermiyor. Çok 
fazla arkadaşı yok ve bazen sınıfta uyuyor." 

Bunları okuyunca, Bayan Mediha problemi kavradı ve kendinden utandı. 
Öğrencileri ona güzel kurdelelerle ve parlak kağıtlara sarılmış hediyeleri 
getirdiğinde bile çok kötü hissediyordu. Mustafa nın hediyesini alıncaya 
kadar bu böyle devam etti. 

Mustafa nın hediyesi bir marketten aldığı kalın, kahverengi ambalaj kağıdı 
ile beceriksizce sarılmıştı. Bayan Mediha onu diğer hediyelerin ortasında 
açmaktan acı duydu. Bayan Mediha pakette taşlarından bazıları düşmüş yapma 
elmas taşlı bir bilezik ve çeyreği dolu olan bir parfüm şişesini çıkarınca 
çocuklardan bazıları gülmeye başladı. Ama o bileziğin ne kadar güzel 
olduğunu haykırdığında çocukların gülmesi kesildi. Bileziği taktı ve 
parfümü bileklerine sürdü. Mustafa, o gün okuldan sonra öğretmenine şunu 
söylemek için kaldı. 

" Öğretmenim bugün aynı annem gibi kokuyordunuz." 

Çocuklar gittikten sonra, bayan Mediha en az bir saat ağladı. O günden 
sonra, okuma, yazma ve aritmetik öğretmeyi bıraktı.Bunun yerine, çocukları 
eğitmeye başladı. Bayan Mediha, Mustafa ya özel ilgi gösterdi. Onunla 
çalışırken, zihni canlanmaya başlıyor görünüyordu. Onu daha fazla teşvik 
ettikçe, daha hızlı karşılık veriyordu. Yılın sonuna kadar Mustafa sınıfta 
ki en zeki çocuklardan biri oldu ve tüm çocukları aynı derecede sevdiğini 
söylemesine rağmen, Mustafa onun gözdelerinden biri idi. 

Bir sene sonra, Bayan Mediha kapısının altında Mustafa dan bir not buldu, 
ona hala tüm yaşamında sahip olduğu en iyi öğretmen olduğunu söylüyordu. 

Altı yıl sonra Mustafa dan bir not daha aldı. Liseyi bitirdiğini, sınıfında 
üçüncü olduğunu ve onun hala hayatındaki en iyi öğretmen olduğunu yazmıştı. 

Bundan dört yıl sonra, bazı zamanlar zor geçmesine rağmen okulda kaldığını, 
sebatla çalışmaya devam ettiğini ve yakında kolejden en yüksek derece ile 
mezun olacağını yazan başka bir mektup aldı. Yine Bayan Mediha nın tüm 
yaşamında ki en iyi ve ne favori öğretmen olduğunu yazmıştı. Sonra dört yıl 
daha geçti ve başka bir mektup geldi. Bu kez fakülte diplomasını aldıktan 
sonra, biraz daha ilerlemeye karar verdiğini açıklıyordu. Mektup onun hala 
karşılaştığı en iyi ve en favori öğretmen olduğunu açıklıyordu. Ama simdi 
ismi biraz daha uzundu. 

Mektup söyle imzalanmisti, 

Prof. Dr. Mustafa Yılmaz ( Tıp Doktoru) 

Öykü burada bitmiyor. Görüyorsunuz, ortaya çıkan başka bir mektup var. 
Mustafa bir kızla tanıştığını ve onunla evleneceğini söylüyordu. Babasının 
birkaç hafta önce vefat ettiğini açıklıyordu ve evlenme töreninde Bayan 
Mediha nın damadın annesine ayrılan yere oturup oturamayacağını soruyordu. 
Şüphesiz Bayan Mediha bunu kabul etti. Ve tahmin edin ne oldu ? 

Taşları düşmüş olan o bileziği takti. Dahası, Mustafa nın annesinin 
süründüğü parfümden sürdü. 

Birbirlerini kucakladılar ve Dr. Mustafa, Bayan Mediha nın kulağına şöyle 
fısıldadı, 

"Bana inandığınız için teşekkür ederim, öğretmenim. 

Bana önemli olduğumu hissettirdiğiniz ve bir fark meydana getirebileceğimi 
gösterdiğiniz için çok teşekkür ederim" 

Bayan Mediha, gözlerinde yaslarla fısıldadı, söyle dedi, 

Mustafa, yanlış şeylere sahiptim. Bir fark meydana getirebileceğimi bana 
öğreten sensin. Seninle tanışıncaya dek, nasıl öğreteceğimi bilmiyordum ". 

Birinin Hayatında Bir Fark Oluşturmaya Çalışın. 

Bunu iletin, birinin yüreğini ısıtın ,hayatında bir fark oluşturmaya çalışsın

Saturday, November 16, 2013

Teşekkürler....

Bugün galiba aynı anda 30 kişi ile ders yaptık!!!!!
Atölyenin her yerinde bir faaliyet vardı...
Mutfak masası bile doluydu...


Zaten günlerdir Seden'le (güya) aynı katta ve dersteyiz ama birbirimizi görmüyoruz bile... Ancak yemek zamanı (hani bizim meşhur öğle yemekleri var ya) tesadüfen yanyana düşersek, 5 dakika birşeyler konuşuyoruz ama sonra ne konuştuğumuzu bile hatırlamıyorum..

Öğle yemekleri demişken... Galiba atölyede yemek, tatlı ve pasta yasağı koymam lazım... Mercimek köfteler, kısırlar, tarhana çorbaları....Bir de bizler, malzemeyi toparlayıp, Gülistan ve Nalan sayesinde aşure yaptık ki... Ahhhh hangisinden bahsedeyim ki.... Nalan'ın, Suzan hanımın, Gülistan'ın, Füsun'un aşureleri.... Allah herkesin dileklerini kabul etsin, evlerimizin bereketini, bolluğunu arttırsın, hepsinden önemli sağlıklı kılsın... Bu güzel yemeklere eli değen herkese çok teşekkürler...

Aşureye okuduğumuz dualardan mı dersiniz?.... Atölyeye hem öğrenci, hem sipariş yağıyor.... Herkese çok teşekkürler...

Herşeyden bolca var bu aralar atölyede...Her yer çok fena karışık anlayacağınız...

Dizi dizi kalemlikler...



Çay kutuları....



Kalas yazılar....



"Baby Shower'a teşekkür" kutular...



Kavanozlar....



Dizi dizi ev kutular....



Aşureler....



Dolu dolu MDF'ler..... Eh haliyle, cennete düşmüş gibi, objelerle oynayan mutlu çocuklar....



Çöpe atılmış ve bizim tarafımızdan toplanmış bir sürü eski eşyalar....

Beyaz minderliyi ben, bizim evin çöpünden buldum.. Acele bir yere gidiyorum.. Baktım bizim çöpte bir mutfak koltuk takımı... Büyük parçası kırık ama bir tanesi sağlam...Ayağımda topuklular... Ama hiç bırakır mıyım onu orada... Durdurdum arabayı...Bir yandan dua ediyorum.. "Allahım, birisi geçse de, şunu arabaya koymama yardım etse.. Ehhh...Dualar hep kabul oluuurrr...
 Bir araba durmaz mı? Meğerse arabayla geçerken, büyük çöplerini atmak istemişler karı koca..
 "Pardon.. Çok affedersiniz.. Ben bu koltuğu almak istiyorum da... Bana yardım edebilir misiniz?".. Eminim çok merak etmişlerdir, bu şık giyimli, topuklu ayakkabılı, pembe saçlı kadın ne yapacak bu koltuğu diye... Bilseler adımın çöpçü Ece olduğunu... Sağolsunlar, hiç soru sormadan, gülümseyerek yardım ettiler.. Atölyeye götürdüm..
Aradan 10 gün geçti... Bu sefer arkadaşım Fulya... "Ece... hemen gelmen lazım...Bizim Ünzile'nin orada nefis bir koltuk var.. Senin alıp bunu değerlendirmen lazım... "
Aaaaa bir gittim... Benim geçen hafta aldığım koltuğun diğer yarısı... Ama başka evden atılmış bu sefer çöpe.... Olsun ne fark eder... Biz onları ne güzel yapacağız şimdi...

Görüyorsunuz tesadüfü değil mi? sen git 10 gün arayla, farklı çöplerden mutfak takımını tamamla... ehhh annemin eski masası da vardı zaten atölyede.. Oldu bize bir koca takım....






Her yer, atölyedeki her öğrencide tuğla görünümü boyamalar....



Kolilerce..Ece Aymer Craft House boyaları...



Her yer, öğrenciler de bile.... masif görünüm boyanmış objeler....



Eskiciden toplanmış ve hemen kapatıcı ile kapatılmış bir sürü metal obje...


Amaaaaa.....Bu ara, atölyede olmazsa olmaz..... "Boya Püskürtme Tekniği"... 1 aydır, herşeye boya püskürtmek istiyorum ve işin garibi çok da güzel oluyor...






Her yer yılbaşı örnekleri...






 Aaaa Ayşegüüülllll... Zıplamaaaa... Objeyi göremedim işte....


Hah.... Böyle daha iyi oldu Ayşegülll....

 bir de bu enfes objeyi tek başına çekeyim.. ellerine sağlık Sima....




Ehhh tabi her yerde öğrenciler ve arabalar...














Teşekkürler bizimle olan, bizi takip eden, yorumlarını eksik etmeyen ya da sessizce hep bizi izleyen HERKESE....

Hoşçakalın.....
Demeden önce...
Atölyemize nazar değmesin diye...
Meşhur duamızı tekrarlıyorum...

"Allahım, Sen bu atölyeyi ve içindekileri, tüm kötülüklerden koru..."























Sunday, November 3, 2013

Mutlu Yüzler, Mutlu Anlar Atölyesi....


Size yazı yazmak için resimlere bakarken, birşey fark ettim...

Ne kadar mutlu bir atölye burası... İçinde olmasaydım...Uzaktan atölyeye baksaydım...Herhalde çok içinde olmak isterdim...

Öğrencilerimiz de...bence...bizim havamızı teneffüs edince...aynı gülen yüzlerden oluyor....

Anlayacağınız....ÇOK MUTLU.....ve......KOMİK .....bir atölye burası....
 

 



















Eeeee...Atölyeye girer girmez dertler unutulup, herşeye olumlu bakılmaya başlanınca, yaratılan objeler de , yüzlerimizde bir tebessüm oluşturacak şekilde, mükemmel oluyor....








 













  










Sizler de bu atölyedeki mutlu yüzlerden biri olmak ve yaratıcılığınızın keşfedilmesini istiyorsanız
0(312) 241 9688'i arayarak Nalan hanımdan eğitimler hakkında detaylı bilgi alınız...