Merhaba Arkadaşlar,
Yaz geldi ya...Sizden en çok telefon aldığım konu....
Franchising konusu...
Çanakkale'den, Samsun'dan, Adapazarı'ndan, Adana'dan, İzmir'den her yerden konu hakkında bilgi almak isteyen dünya tatlısı insanlar arıyorlar..
Türkiye'de bir ilki başarmanın mutluluğu, gururu ve iç huzuru içinde emin adımlarla yoluma devam ettiğim son derece keyifli bir konu..
Yaklaşık bir sene evvel kafamda canlandırdığım ve 3 ay içinde 3 ayrı şube ile hızlı bir giriş yaptığım bir proje.... Ankara Çankaya şubesi, Bursa ve İstanbul.. Kalpten inanıyorum..Kocaman bir aile olacağız pek yakında... Yanlışlarım olmaz mı hiç? İş arkadaşlarımın, hatalar konusunda ikazlarını, eleştirilerini dinliyorum. Her biri benim danışmanım, öğretmenim... Onlardan o kadar çok şey öğreniyorum ki...Hep beraber, daha da büyüyerek, dayanışmanın en güzel örneğini sergileyeceğiz Türkiye'de..
Beklenenden daha ilgi görerek, daha hızla ilerleyen bir proje, franchising projem...
Kendimin dışında başka sorumluluklar da aldığım için emin ama temkinli adımlarla büyütmeye çalıştığım benim en değer verdiğim projem...
Türkiye'de bir ilki, sabırla, sükunetle, tüm olumsuz dedidodulara kulaklarımı tıkayarak , alnımın akıyla devam ettirmek için gerçekten çok büyük bir mücadele veriyorum..
Babam, işler büyümeye başlayıp da, her duyduğum lafa üzüldüğümü görünce, taaa işin en başında bana çok güzel bir öğüt verdi... " Kızım, eğer sessiz sedasız, suya sabuna dokunmadan, heyecan olmadan, atılım yapmadan bir iş istiyorsan, küçük bir atölyen olacak, 30-40 öğrenciyle, başka birşey yapmadan yoluna devam edeceksin... Ama dersen ki "Ben büyümek istiyorum, yeni girişimlerde bulunmak istiyorum.." işte o zaman kurtlar sofrasına hoş geldin.. Duygusallığa, alınganlığa bu sofrada yer yok...
Göreceksin, meyve veren ağacı her zaman taşlayacaklar..."
Ben ikinci yolu seçince ve hatta kısa zaman sonra, engellilerle ders veya doğu anadolu bölgesi istihdam desteği gibi sosyal projelere de imza atmak istiyorum deyince, hemen bana bir kitap önerdi...Zannederim 3 gecede okudum.. Oktay Sinanoğlu'nun "Türk Aynştaynı"... Aman Allahım, bilime gönül vermiş türk gururu bir adama, yolunda ilerlerken neler yapmışlar neler...
Kitaptan bir alıntı yazayım sizlere...
"Ben şaiyalara aldırmam pek. Burhan'ın yıllar evvel dediği gibi "Sokakların kirini, süpüre süpüre bitiremezsin." İnsan daima kendi doğrultusunda gitmeli...
Evet en doğrusu bu...Kendi doğrultumda ilerlemeye devam ediyorum.Yakınımdakiler bana hep kızıyorlar.."Herkese inanıyorsun, herkesi seviyorsun, hak etsin etmesin herkese sevgi dağıtıyorsun, herkese içini açıyorsun."......
Tam dediklerine inanıp, "Galiba haklılar, değişmem lazım daha katı, daha ketum, daha seçici olmam lazım" deyip, kara verdiğim an, her zaman ki gibi "Benim Allahım", bana doğru yolu göstermek için, bir devlet dairesinde bir hikaye çıkardı karşıma... Sıramı beklerken duvarda okudum bu yazıyı..
" Yaşlı bir adamın biri denizde kıyıya çıkan akrepleri yaşamaları için tekrar denize atmaya uğraşıyormuş..Tabi her bir akrebe elini uzatınca akrepler adamı ısırıveriyorlarmış, sokuyorlarmış..Adam acıyla yüzünü buruşturup, yine de onları denize yolluyormuş. Oradan geçen bir genç, bir süre bu garip durumu seyredince dayanamamış, yaşlı adamın yanına gitmiş.
" Amca, canının acımasına rağmen niye akreplerle mücadele etmeye devam ediyorsun?"
Yaşlı amca, gülümseyerek bakmış..
"Oğlum, sokmak akrebin doğasında, sevmek ise benim doğamda var.. Onlar, hayatları boyunca sokmaya devam etecekler, ben ise sevmeye..."
O gün, bu hikayeyi okuyunca -zaten uygulayamadığım- kararımdan vazgeçtim.. "Evet, ben herkese inanmayı, herkesi sevmeyi, mutluluğumu da, mutsuzluğumu da herkesle paylaşmayı ç.ok seviyorum...Eski Ece olarak yoluma devam etmeye karar verdim, hem de eskisinden de daha fazla sevgi dağıtarak...
Sözünü etmeden geçemeyeceğim. Bu aralar Bursa Nagehan'ın bana hediye ettiği kitaba kendimi kaptırmış vaziyetteyim... Cemalnur Sargut'un "Aşktan Dinle" kitabı...
Kitap zaten muhteşem, mutlaka okumanız gerek...Ama ben, kitabı hediye ederken Nagehan'ın bana yazdıklarını size aktarmak istiyorum.
"Sevgili Ece, sende bende tesadüf değiliz, Yüreğini yaşaman dileği ile...Sevgiyle, aşkla kal...
"
Çok teşekkür ederim Nagehancım, biliyorsun başucu kitabım oldu...
Ayağımın tozuyla İstanbul'dan yeni geldim...İstanbul şubemiz, Süeda ve eşi veeee dünyanın en tatlı kızları İrem ve Damla beni en güzel şekilde 4 gün ağırladılar... Onlara çok çok teşekkür ediyorum.
Sevgili Süeda, enfes bir atölye hazırlıyor siz İstanbul'lulara...Akatlar'da, Akmerkez'in Levent kapısının tam karşı sokağında müstakil, kocaman bahçesi olan tam anlamıyla İstanbul'lu bir atölye... Bahçesine girince, aniden gözümde, huzurlu, keyif içinde çalışan, bahçede çay molası veren bir sürü hanım canlandı, film gibi izledim ne kadar başarılı bir atölye olacağını..
ECE AYMER CRAFT HOUSE FRANCHISING
Eğer siz de yeni bir iş kurmak istiyorsanız ve Ece Aymer Craft House tescilli markası altında bir franchising ile ilgileniyorsanız, aşağıdaki kısımda bu işin ne olduğunu size biraz aktaracağım...
FRANCHISING, İSİM HAKKI BAŞVURUSU,
Burada esas olan, başarılı bir markanın isim hakkının kullanılmasıdır.
Ar-Ge dönemi tamamlanmış, 14 yıllık know-how ve piyasa tarafından kabul görmüş satan ürün bileşkesi ile “ ahşap ve dekoratif boyama” alanında açık ara lider “Ece Aymer Craft House” markası sayesinde, siz de hızla büyüyen bir markanın temsilcisi oluyorsunuz.
Atölye eğitim çalışmalarına ve ham ya da bitmiş ürün satışlarına başlamanız için ihtiyacınız olacak yer tedariki,şirket kurulum gereksinimleri, dekorasyon, eğitim, kurulum ve işletme malzemesi tedariki, ve yönetimi içeren esas alt yapılar, Ece Aymer’in bizzat önderliğinde yapılacağı için size kolaylık ve zaman tasarrufu sağlayacaktır.
Burada en önemli sunulan hizmet, eğitim ve standart olarak her şubede satılacak olan ham ve boyalı malzemedir. O yüzden, ilk aşamada hızlı bir şekilde 2 haftalık “Sert zemin boyama Teknikleri” eğitimi ana merkez’de ücretsiz olarak verilecektir… Bu hizmete, eğitim süresince kullanılan tüm malzeme de dahildir. Franchising paketinin içine 1000 adet resim içeren dekopaj CD'leri de dahildir.Siz bir yandan eğitime devam ederken diğer yandan şube açılımı için gerekli tüm malzeme/ekipman/başlangıç stoğu vb. tedariği yapılmakta ve eğitimin bitimiyle birlikte şube açılışı gerçekleştirilmektedir. Profesyonel eğitmenler ve Ece Aymer eşliğinde hem teorik hem de iş başında pratik yapabileceğiniz 2 haftalık eğitim planı, sizin yepyeni bir iş alanında ustalaşmanızı sağlayacaktır. Ece Aymer’in bilgi, birikim ve uzmanlığından faydalanarak, hemen üretim, satış ve eğitime başlayacak bir işletme sahibi olacaksınız. Hazır bir sistemden faydalanacaksınız.Sürekli eğitim ve gelişim imkanı bulacaksınız.
En önemlisi, toplu tedarik altyapısı sayesinde hammadde ve ara malllarının tedarik etme maliyetleri, tek başınıza yapacağınız alımlara göre çok daha avantajlı olacak, böylece optimize maliyetler sayesinde sadece satarken değil alırken de kazanacaksınız.
Franchising koşulları çerçevesinde herhangi bir kota doldurmanız kesinlikle beklenmemektedir.
Ece Aymer Craft House markası altında birleşmenin en yararlı tarafı, profesyonel bir marka altında olacağınız için tüm Avrupa Birliği kredileri, Kosgeb desteği, yurtdışı gelişmeleri, fuarlara katılımlar vb. konularda, Ece Aymer kendi ekibi ile birlikte size öncülük etmek üzere çalışmalarını sürdüreceklerdir. Amaç dünya markası olmaktır..
O halde, franchising olmayı aklınızdan ufacık geçirseniz bile, bana danışmak için mutlaka telefonunuzu bekliyorum. 0532 396 3032
İstanbul'da bir gezdim, bir gezdim..
...
Önce Fidan, Zeynep ve Serap'tan bahsedeyim mi?
Sağolsun Fidan evinde bizi prensesler gibi bir ağırladı ki... Son giderayak kahkahalarımızın hikayesini hatırlatıyorum kızlar sizlere!!!
Ekmeği bile evde pişirmiş sevgili Fidan...
Fidan'ın antika manikür kutusuna hep bayılıyordum..En nihayet fotoğrafını çekebildim.
Sevgili Serap, her zamnki zarifliği ile bana İstanbul hatırası mumluk almış... Çok çok teşekkürler Serapcım...
Biraraya gelinip hiç internet incelenmez mi?
Fidan ve Filiz nefis yemeklerinin yanında Zeynep'in elceğizleri ile hazırladığı kremalı lokumları çok çok çok lezzetliydi...
Aaaa hanımağalar....
Ve hanımağaların hatırısayılır yakınları...
Vay vay vay...Güzel kızlara bak.....
Ahhhh hüzünlü güzelim Zeynepim...
Bu güzel gün için Serap'a, Zeynep'e ve tabi ki Fidan ve Filiz'e çok çok teşekkürler..
Süeda ile İstanbul'u baştan aşağı turladık... Tabi ki karşıya geçişler vapurla yapıldı..
Tabi ki Eminönü, Tahtakale ve Mısır Çarşısı ziyaret edildi...
Akşam yemeklerinde, Şamdan'dan aşağısı kurtarmadı...
Bir ziyaretimiz oldu ki çok çok özeldi..
Bağdat caddesi'nde Marks& Spencer'ın köşesinden sokağa girer girmez İstanbulBiev mağazasının güzel sahibesi Zeynep hanım... Küçücük bir mağazada yok yok... Belli ki herşey Zeynep hanım tarafından özenle seçilmiş... Mutlaka bir kere ziyaret edilmesi gereken çok cici bir mağaza...
Öhö Öhö ürünlerimiz satılıyor diye demiyorum kesinlikle...
Hiç tanışmadan telefonda, bir insan bu kadar mı size yakın gelebilir? Umarım çoookkk uzun seneler iş arkadaşlığımız devam eder de, böylece bu arkadaşlık kısa zamanda sıkı bir dostluğa dönüşür.. Allah yolunuzu hep açık etsin sevgili Zeynep hanım...
İstanbul'un sıcağı ve neminden sonra Ankara sıcak bile değil!!! Hele bizim atölye bir cennet... Resmen 10 derece fark var atölye ile dışarısı arasında...
Azıcık atölyeden de bahsedeyim....
Siparişler tam yol devam ediyor... Atölyenin her yeri bir takım objelerden tekrarlanmış şekilde dolu dolu...
Haftada kaç adet melek boyanıyor, ben de artık takip edemiyorum.. Habire önüme muskaları getiriyorlar, durmaksızın dua yazıyorum.. O kadar çok yazınca, arada birini, yanlış da yazmışız..Bakalım bulabilecek misiniz yanlışı?
Ayşegül??? Canım??? Mutfak duaları ile, sen iyi misin bari? Kaçıncı samanı sarıyorsun?
Füsun hocamıza, her zamanki gibi en detaylı siparişleri vermişiz!!! Başını kaşıyacak vakti yok...
Ama sonuçlar nasıl güzel değil mi? Eeee Füsun yapınca böyle çalışır işte...
Daha kavanoz siparişleri yeni bitmişken, yeniden 20 küsur kavanoz daha boyanmaya başladı galiba...
Yok artık, duvara bordür mü çalıştınız yoksa Nilay hanım? Bu atölyede öğrenciler bile çok olmaya başladılar... Tahtadan ve kabartmalı duvar bordürü...Vay vay vay...
Zaten artık bizler yetişemeyince Çankaya şubeye, Nazlı'yla, Tuğçe'ye siparişleri dağıtmaya başladık..Yardım kuvvet hemen imdadımıza yetişti tabi ki...
Ama günün sonunda çok fazla sentetik vernik soluyunca da, kafayı buldular galiba... İspanya'dan getirdiğimiz önlüklerle böyle!!! pozlar vermeye başladılar...
Yeni sezona doğru, o kadar çok, sizler için kafamda yenilikler var ki... O yüzden ben devamlı sokaklardayım... Tasarımlar, yeni ürünler artık Seden ve Buket'ten soruluyor.. Seden'le bu aralar yemek arası bile mutlaka iş konuşuluyor..
Onlar da yaratınca böyle oluyor işte...
Her zamanki gibi kafamı mutfakta yemek yaparak rahatlatıyorum.. Her zamanki meşhur öğle yemeğimiz için bir kilo kabağı una bulayıp kızarttım vallahi..
Çok konuşacağımı baştan söylemiştim değil mi?
Uykuya dalmamışınız umarım..
Kendinize iyi bakın...