.
Günaydın sevgili Öğretmen Arkadaşlarım...
Dekoratif boyamaya hobi olarak gönül vermiş tüm öğretmenlere, böylesine anlamlı bir gün de, bir hediyem olsun istedim...
(Yukarıdaki 8 adet resim, Ece Aymer Craft House atölyelerinin dekopaj koleksiyonundandır ve ücretleri ödenerek orijinal olarak satın alınmıştır. Resmin üzerine tıklayın. Açılan sayfada, sağ tuşa tıklayarak "resmi yeni sekmede aç" seçeneğini seçin. Yeni açılan sekmede, en büyük boyutunu alana kadar tıklamaya devam edin. Gerçek boyutu 3256X2280 dir. Kaliteli bir baskı aldıktan sonra, 8 ayrı projede, güle güle kullanın)Öğretmenlerimiz çok değerli ve tahmin edemediğimiz kadar çocuklarımız üzerinde etkili...
İlkokul öğretmenlerimizin etkisinin ne kadar güçlü olduğunu zaten hepimiz biliyoruz..
Oğlum şimdi 16 yaşında...
Bir zamanlar, hergün, 5 yıl boyunca sevgili ilkokul öğretmenimiz Seher hanımla geçti günlerimiz.,Her sabah Seher hanımla uyandık, Seher hanımla ağladık, Seher hanımla güldük, Seher hanımla yağmuru, güneşi geçirdik... Üşüdüler, Seher hanım hırkalarını peşlerinde koşturdu... Arı soktu, Seher hanım ilk tedavilerini uyguladı...İlk onunla dans ettiler, ilk onunla eğlendiler...Seher hanımla bir çocuk nasıl büyütülür öğrendik...Kısacası, çok şanslıydık ilkokul öğretmenimiz konusunda...
İlkokulu bitirdik, Artık Seher hanım yoktu sınıflarında...Ama aynı okulda oldukları için, 8. sınıfın sonuna kadar, hala, neredeyse kantine inerken bile önce Seher hanıma uğradılar, ilk önemli havadislerini, yine önce onunla paylaştılar, her mutluluk haberinde, her kafaları bozulduğunda soluğu, yine onun sınıfında aldılar... Seher hanımın yeni miniklerini görmezden gelip, sanki Seher hanım sadece onlara aitmiş gibi, her canları istediğinde onun sınıfındaydılar..
Ortaokul da bitti bir şekilde... 2 sene Doğa Koleji deneyimimiz oldu. Orada da matematik öğretmenimiz Nilhan Hoca oldu... Var mı onun gibi bir arkadaş? Kullakları çınlasın... Buradan, kocaman öpüyorum Nilhan öğretmenimizi....
Oğlum, bu sene Pi Koleji Lise 3'de... Ve, biz, yıllar sonra, bu seneki matematik öğretmenimiz Sinan bey sayesinde yeniden, bir öğretmenin 16, 17 yaş gençleri nasıl motive ettiğini, nasıl geleceğe karşı onları heveslendirdiğini, ailelerin çocukları için herşeyi göze alarak yaptığı fedakarlıkları, nasıl çocuklara doğru aktardığını, "önce onların kalbi kazanılır ve bu sayede onlara bir güzel ders çalıştırtılır"ı herkese nasıl kanıtladığını, kısacası bir ergenin bile, delikanlılığını bozmadan, kötü huylar ve kötü alışkanlıklar edinmeden, ailesine saygı gösterip, ailesinin yaptıklarını takdir edebilir hale nasıl getirilebilir"i bize kanıtladığını görüyoruz ve hayretle, minnettarlıkla onu izliyoruz... Keza kimya öğretmenimiz Murat bey, keza Biyoloji öğretmenimiz Şule hanım, keza geometri öğretmenimiz Bekir bey... Sanki ilkokul öğretmenimiz Seher hanım, herbirinde ayrı ayrı tekrar hayatımıza girdiler. Hepsi nasıl değerliler bizler için.. Hepsine ÇOK TEŞEKKÜRLER....
Bir de son yıllarda, öğretmenlere hediye meselesi var... Tabi ki sevdiklerimize neler neler bahşetmek istiyoruz. Ama, kendini mesleğine adamış, çağdaş, öğretici bir öğretmen için, öğrencilerinin onlar için elleriyle hazırladığı veya öğrencinin zamanını ve kendi parasını ayırıp özenle seçip aldığı bir hediyenin yerini ne tutabilir?
Tabi ki hepimizin koşulları, yaşantılarımız çok farklı... Herkes, en sevdiklerine hediye alırken, bütün bunları göz önüne alarak birşeyler yapmaya çalışıyor.. ama ne olursunuz her fırsatta birilerine ufak sürprizler yapın, hediyeler dağıtın...Hediye vermek kadar güzel birşey yok... Sevdiklerimize, amacını ve bütçeni aşmayacak şekilde hediye alırken, ne olursunuz gönlünüz ferah olsun...Biliyorsunuz.....verdikçe çoğalırsınız....
Bizlerin, Ankara'da, çayyolunda yaşayan ve orta karar da olsa güzel imkanlara sahip insanlar olduğumuzu düşünüyorum... Diğer illerde, köylerde, zor şartlarda çalışan öğretmenlerimizi hatırladıkça, bazen suçluluk duygusuna kapılıyorum ve hayata karamsar bakıyorum. Allah onların her zaman yardımcısı olsun.
En yakından takip ettiğimiz, ama kendisi taaa uzaklarda bir öğretmen arkadaşımız var bizim....Taaaa Erzurum'da bir Hakan Tuna'mız var....Sağolsun, oradaki gidişat, durum, öğrenciler, eksikler hakkında, hiç olmazsa bizelere ara ara bilgiler veriyor, isteklerde bulunuyoır...Bizler de, elimizden gelen desteği, onlara vermeye çalışıyoruz.. Kendine çok iyi bak sevgili Hakan...
Tüm değerli öğretmen arkadaşlarım.....Bu vesile ile sevgili Hakan ve tüm onun gibi zor koşullara rağmen, eğitim aşkını yitirmeyen öğretmenlerimizin "ÖĞRETMENLER GÜNÜ'nü yürekten kutluyorum.
Eminim aşağıdaki hikayeyi biliyorsunuzdur ama beni her zaman çok etkilediği için, sizlerle tekrar paylaşmak istedim.
Kalın Sağlıcakla...
Tanıdığım En İyi Öğretmenime...
Okulun ilk gününde 5.nci sınıfın önünde dururken, öğretmen çocuklara bir
yalan söyledi. Çoğu öğretmen gibi, öğrencilerine baktı ve hepsini aynı
derecede sevdiğini söyledi. Ancak bu imkansızdı, çünkü ön sırada oturduğu
yerde bir yana kaykılmış ismi Mustafa Yılmaz olan bir erkek çocuk vardı.
Bayan Mediha bir yıl önce Mustafa yı izlemişti ve diğer çocuklarla iyi
oynamadığını, elbiselerinin kirli olduğunu ve sürekli olarak kirli
dolaştığını gözlemişti. İlave olarak Mustafa tatsız olabiliyordu. Bu öyle
bir noktaya geldi ki, bayan Mediha onun kağıtlarını büyük bir kırmızı
kalemle işaretlemekten, kalın çarpılar (x ) yapmaktan ve kağıdın üstüne
büyük " F " (en düşük derece) koymaktan zevk alır oldu.
Bayan Mediha nın okulunda, her çocuğun geçmiş kayıtlarını incelemesi
gerekiyordu ve Mustafa nın kayıtlarını en sona bıraktı. Ancak, onun
hayatını gözden geçirdiğinde, bir sürpriz ile karşılaştı.
Mustafa nın birinci sınıf öğretmeni şöyle yazmıştı:
Mustafa gülmeye hazır parlak bir çocuk. Ödevlerini derli toplu ve temiz
yapıyor ve çok terbiyeli. Onun etrafta olması çok ağlenceli"
İkinci sınıf öğretmeni şöyle yazmıştı:
"Mustafa mükemmel bir öğrenci, sınıf arkadaşları tarafından çok seviliyor,
ama annesinin ölümcül bir hastalığı olduğu için sıkıntı içinde ve evde ki
yaşamı mücadele içinde geçiyor."
Üçüncü sınıf öğretmeni şöyle yazmıştı:
"Mustafa nın annesinin ölümü onun için çok zor oldu. Mustafa elinden
gelenin en iyisini yapmaya çalışıyor, ama babası ona ilgi göstermiyor ve
eğer bazı adımlar atılmazsa evde ki yaşamı yakında onu etkileyecek."
Mustafa nın dördüncü sınıf öğretmeni şöyle yazmıştı:
"Mustafa içine kapanık ve okulda derslere çok fazla ilgi göstermiyor. Çok
fazla arkadaşı yok ve bazen sınıfta uyuyor."
Bunları okuyunca, Bayan Mediha problemi kavradı ve kendinden utandı.
Öğrencileri ona güzel kurdelelerle ve parlak kağıtlara sarılmış hediyeleri
getirdiğinde bile çok kötü hissediyordu. Mustafa nın hediyesini alıncaya
kadar bu böyle devam etti.
Mustafa nın hediyesi bir marketten aldığı kalın, kahverengi ambalaj kağıdı
ile beceriksizce sarılmıştı. Bayan Mediha onu diğer hediyelerin ortasında
açmaktan acı duydu. Bayan Mediha pakette taşlarından bazıları düşmüş yapma
elmas taşlı bir bilezik ve çeyreği dolu olan bir parfüm şişesini çıkarınca
çocuklardan bazıları gülmeye başladı. Ama o bileziğin ne kadar güzel
olduğunu haykırdığında çocukların gülmesi kesildi. Bileziği taktı ve
parfümü bileklerine sürdü. Mustafa, o gün okuldan sonra öğretmenine şunu
söylemek için kaldı.
" Öğretmenim bugün aynı annem gibi kokuyordunuz."
Çocuklar gittikten sonra, bayan Mediha en az bir saat ağladı. O günden
sonra, okuma, yazma ve aritmetik öğretmeyi bıraktı.Bunun yerine, çocukları
eğitmeye başladı. Bayan Mediha, Mustafa ya özel ilgi gösterdi. Onunla
çalışırken, zihni canlanmaya başlıyor görünüyordu. Onu daha fazla teşvik
ettikçe, daha hızlı karşılık veriyordu. Yılın sonuna kadar Mustafa sınıfta
ki en zeki çocuklardan biri oldu ve tüm çocukları aynı derecede sevdiğini
söylemesine rağmen, Mustafa onun gözdelerinden biri idi.
Bir sene sonra, Bayan Mediha kapısının altında Mustafa dan bir not buldu,
ona hala tüm yaşamında sahip olduğu en iyi öğretmen olduğunu söylüyordu.
Altı yıl sonra Mustafa dan bir not daha aldı. Liseyi bitirdiğini, sınıfında
üçüncü olduğunu ve onun hala hayatındaki en iyi öğretmen olduğunu yazmıştı.
Bundan dört yıl sonra, bazı zamanlar zor geçmesine rağmen okulda kaldığını,
sebatla çalışmaya devam ettiğini ve yakında kolejden en yüksek derece ile
mezun olacağını yazan başka bir mektup aldı. Yine Bayan Mediha nın tüm
yaşamında ki en iyi ve ne favori öğretmen olduğunu yazmıştı. Sonra dört yıl
daha geçti ve başka bir mektup geldi. Bu kez fakülte diplomasını aldıktan
sonra, biraz daha ilerlemeye karar verdiğini açıklıyordu. Mektup onun hala
karşılaştığı en iyi ve en favori öğretmen olduğunu açıklıyordu. Ama simdi
ismi biraz daha uzundu.
Mektup söyle imzalanmisti,
Prof. Dr. Mustafa Yılmaz ( Tıp Doktoru)
Öykü burada bitmiyor. Görüyorsunuz, ortaya çıkan başka bir mektup var.
Mustafa bir kızla tanıştığını ve onunla evleneceğini söylüyordu. Babasının
birkaç hafta önce vefat ettiğini açıklıyordu ve evlenme töreninde Bayan
Mediha nın damadın annesine ayrılan yere oturup oturamayacağını soruyordu.
Şüphesiz Bayan Mediha bunu kabul etti. Ve tahmin edin ne oldu ?
Taşları düşmüş olan o bileziği takti. Dahası, Mustafa nın annesinin
süründüğü parfümden sürdü.
Birbirlerini kucakladılar ve Dr. Mustafa, Bayan Mediha nın kulağına şöyle
fısıldadı,
"Bana inandığınız için teşekkür ederim, öğretmenim.
Bana önemli olduğumu hissettirdiğiniz ve bir fark meydana getirebileceğimi
gösterdiğiniz için çok teşekkür ederim"
Bayan Mediha, gözlerinde yaslarla fısıldadı, söyle dedi,
Mustafa, yanlış şeylere sahiptim. Bir fark meydana getirebileceğimi bana
öğreten sensin. Seninle tanışıncaya dek, nasıl öğreteceğimi bilmiyordum ".
Birinin Hayatında Bir Fark Oluşturmaya Çalışın.
Bunu iletin, birinin yüreğini ısıtın ,hayatında bir fark oluşturmaya çalışsın