GÜNAYDIIINNNN...
Ehhh....
En nihayet sevgili öğrencilerimiz, birer birer tatilden dönüyorlar.. Ya da daha evvel hiç tanımadığım ama onların bizi çok iyi tanıdığı ve bu senenin öğrenci adayları birer birer kapıdan içeri giriyorlar...
Ne mutlu bana ki... Hepsinden ortak duyduğum birşey var..
"Ece hanım...Çok uzun zamandır ben sizi zaten takip ediyorum..Evinizi, oğlunuzu, Nalan hanımı, atölyedeki herkesi, sokak köpeklerinizi bile biliyorum... Yazı yazmasanızda, yazlıkta, Ankara'da, nerede olursak olalım, mutlaka açıp blogunuza bakıyorum.. Sizin üzüntülerinizle üzülüp, sevinçlerinize ortak oluyorum.. Bu sebeple ne olur- zaten kaleminiz kuvvetli- aman yazmaya devam edin de şöyle içimiz açılsın, bol resim paylaşın, gözümüz şenlensin...Siz artık bizim ailedensiniz. Kızımız, oğlumuz, kocamız bile sizi çok iyi biliyor, yine mi Ece deyip duruyorlar.. Aman bize bol yazı.."
Ehhh ben de...Bir şekilde zaman ayırıp, tekrar eskisi gibi bol bol sizlerle olmaya karar verdim.. Madem ev, Can, köpekler, atölye, sıkıntı, neşe...kısacası konu fark etmiyor... Her birşeyleri sizlerle, taze taze paylaşmaya karar verdim.
Hazır mısınız?
Ehhh...
Yaz başı...
Önce gelincikler açtı karşımızdaki tarlada...
Atölyede, her molada, çay, kahvemizi içerken onları seyrettik...
Derken...Sıcaklar aniden bastırıverdi..
Ona rağmen atölyeyi terk etmeyenler, azimle çalışmaya devam ettiler...
Sonra...
Artık yorgunluktan, atölye görmek istemediğimizden, ağustos'ta atölyeyi tümden kapatma kararı aldık..
Yaşasın evdeydim....
Bol bol yemek yaptım...
İyice kilo aldım... Ahhh ahhh...
Baş yardımcılar mutfaktan hiç çıkmadılar tabi ki...
Patatesler, pişiler, açmalar, mantılar... Ahhh çok feci oldu çok feci...
Tabi bu arada " araştırmacı gazeteci Ece" pozisyonuma hiç ara vermedim... Her İstanbul seyahatinden enfes değerli kitaplar aldım, bu sezon ne gibi yenilikler yapabilirim, onbin cin fikir kafamda uçuştu durdu!!
Ehhhh....
Yaz bitti...
Ece Aymer Craft House ailesi olarak, 1 Eylül itibari ile atölyemizin kapılarını açtık... Şöyle bir ağustos ayındaki, tatil rehavetimizden kurtulduk... Temizliğimizi yaptık, ortalığı sildik, süpürdük... Sokak köpeklerimizi geri devraldık..Atölyede mal sayımı yaptık.. O meşhur öğle yemeklerimizi yemeğe başladık..
Siparişler bir ay zor bekledi bizi zaten.... Hemen başladık boyalara...
Önceeee...
Enfes ayna çerçevelerini göstereyim size..
Dev gibi 5 tane ayna... Hem de mum eskitme yapılacaklar!!!!!..
Başladı Asuman kocaman aynaları boyamaya... Aaaa Sevil'de yardıma gelmiş..
Sevgili Sevil'i de kattık üretim grubumuza... Hayırlı olur İnşallah...
Bitmiş hallerini, birkaç zaman sonra sizlerle paylaşacağım... Lakin içlerine eskimiş, yıllanmış aynalar yerleştirilecek...
Ama burada önemli bir ayrıntı var.. Henüz nasıl yapacağımı bilmiyorum..Aynayı nasıl yıllar içinde eskimiş göstereceğimi hala araştırma halindeyim... Bulunca muhteşem olacaklar eminim...
Herşeyleri bitince...
Sherwood'da satılacaklar... Biliyorsunuz, aksesuarlarımız tüm Sherwood mağazalarında, yani Türkiye'nin 8 ayrı noktasında satılıyorlar. İlgileneler için hatırlatayım..
Ehhh....
Tam, bu dev aynaları boyarken, yeni açılan Eryaman Beğendik'in işleri geldi atölyeye..
Hikayeyi azıcık facebookta paylaştım sizlerle..
12 tane 1.20 metre boyunda, kabartmalı pano çalıştık. 6 kişi 85 pakete yakın hamur yoğurdu, 84 tane plotterda basılmış 1.5 metrelik kağıtlardan, 450 küsur kağıt kesildi.
Daha evvel yapmadığımız bir şeyi denemiş olmanın mutluluğu içinde de yorgunluğumuzu unuttuk gitti.
Asuman...Dev boyutlu hamurlar açmada profesyonelleşti... Hatta atölye parasız kalırsa Asuman'la, Nalan ve Buket'le pizzacı ya da mantıcı gibi hamur işlerine girmeye karar verdik...
Teslimat günü yaklaştıkça, panikleyip, hızlandırılmış kurslarımıza katılan öğrencilerimiz de - sağolsunlar- işi gücü bırakıp, alt katta bize yardım etmeye başladılar!! Karşınızda İstanbul'dan Fulya Kement, fotoblokların kenarlarını boyarken!!!
Bitmiş galiba???
Bu arada, başka siparişler de, durmuyordu ki...Durmasın İnşallah, ardı arkası kesilmesin siparişlerimizin tabi ki...
Aaaa Türkan abla... Yoruldun mu yoksa? Halbuki ne ki... Minicik bir dolap boyuyorsun alt tarafı.... Şaka şaka... Ellerine kollarına sağlık.... Ellerin dert görmesin....Bu hafta TRT'de ben boyamışım gibi...pek bir güzel göstereceğim... Ama sizler ve herkes biliyor ki, siz olmasanız hayatta bu güzel işler ne yetişir, ne de ben mutlu olurum, ne de atölyemiz böyle büyülü, yol gösterici ve verimli olur....
Amman.......Atölyeyi melekler basmış....
"
Allah'ım, sen bu evi ve içindekileri tüm kötülüklerden koru..." Kaç tane dualı pano yapmışızdır? Kaç tane yazmışımdır acaba? 2000 olmuştur değil mi? Yani en az 2000 evde bu güzel temenni var... İyi ki keşfetmişim ben bunu vallahi....
ellerine kollarına sağlık Buketciğim.. Pek bir güzel duruyorlar topluca...
Ama... Teker teker üstümüze gelin arkadaşlar...!!!!
Yine kavanozlar ve Asuman başbaşa....
Atölyeye döndük tatilden... Kavanoz yok piyasada... Meğerse turşu mevsimi dolayısı ile Paşabahçe turşu kavanozu üretimine ağırlık vermiş...Ama bu bilgi Nalan'ı durdurur mu? Buldu vallahi her istediğimiz boyda kavanozumuzu....
Ehhh....
Bizler çok çalışıyoruz...Amaaaa...aklı fikri oyunda olanlar da var tabi ki....Bakın bakalım kimlermiş onlar!!!!
Şimdi biz, ciddi ciddi, kuşevi dolabımıza nasıl eskitme yapacağımı tartışıyoruz. (Yerdeki arkadaşa dikkatinizi çekerim.)
Tamam....Konsültasyon sonucu dolabı nasıl boyayacağıma karar verildi.. ( Yerdeki arkadaş.." Bitti mi toplantınız? "der gibi bize bakıyor.)
"Ehhh, oynama vakti geldi artık... Bekledim, bekledim ama yeter... Biraz da benle ilgilenin."
Öğrencimiz Berke şaşkın.. "Allahım nasıl bir atölyeye düştüm ben?" der gibi...Ayyyy yiyoruz biz bu şeker Berke'mizi..O kadar tatlı ki...
"Ha ha ha....Ben kazandım işte.. Vermedim Ece'ye bu pamuklu güzel bezi.. Yağlı boya eskitmesini silme işini başka bezle yapacak artık."
Biraz da esas konumuzdan havadisler vereyim...
İlk olarak, 2008 yılında blog sayfasını kurarken, amacım, Türkiye'de pek az rağbet gören "country tarzı"nı, ( maalesef türkçesini bilmiyorum, dergiler kırsal yöre tarzı gibi çevirmişler ama aynı şey mi, hiç olmamış!!) bizim klasik döşeli evlerimize sokabilmek, hep alıştığımız kahverengilerden çıkıp azıcık renk, neşe, cıvıltı getirmekti evlerimize...
Ne dersiniz? Hep birlikte başardık galiba...
Vallahi ben pek memnunum..Artık nereye baksam, kırmızılar, horozlar, kuşevleri, bol mum eskitmeler....
Ehhhh....
Ece Aymer Craft House olarak, biraz tarz değiştirme zamanı geldi değil mi?
Eskisi gibi, size teknikler hakkında bilgiler yazmaya çalışacağım tekrar.. Biraz daha ciddi tekniklerle, klasikle, varağı birleştirip, nasıl sevimli şeyler yaratabiliriz, bakalım.. Onlara odaklanayım istedim bu sene...
Yoksa, kalmayacak birbirimizden farkımız!!! Anlaşılmayıp, unutulup gidilecek bunca yarattıklarımız!!!
Şimdilik kısaca bahsedeyim ama dediğim gibi, sizlerden gelen istekler doğrultusunda, tekniklerden uzun uzun da bahsedeceğim bilahare...
Mum Eskitme... "DISTRESSING...."
Yalancı Masif Panel Görünüm.... "
Trompe-l'œil"
İki renkle doku tekniği ve iki renkle stensil boyama.... "TEXTURING AND PRO-STENCILLING"
Boya Çatlatma..."CRACKLING"..
Yağlı Boya ile Fırçayla Eskitme...ANTIQUING WITH OIL BASE..."
Su Bazlı Antik Eskitme.. ANTIQUING WITH WATER BASE..."
Bez Yuvarlama... "RAG ROLLING.."
Bu günlük kalın sağlıcakla...
En başta dediğim gibi, bu aralar her gün görüşeceğiz...
Yarın...
" Ankara dar gelir bizlere....Taa uzaktan ziyaretçiler, hızlandırılmış kurs öğrencilerimiz ve Artabella Gülçin hanım.."