PAZAR HİKAYESİ....
Bizim evde hayvanlar hep birbirini tekrarlar. Yani bir kedimiz ya da köpeğimiz vadesi gelip ölmüşse onun etkisinden uzun süre kurtulamayız ve hep yeniden ona benzerlerini arar dururuz... Haaaa huyu suyu uymaz ama görüntüleri hep tekrarlar o yüzden... Siyahsa ilk ölen köpek artık hep siyah köpek aranırız sokaklarda...Şimdiki Pamuk kedimizin de eve geliş hikayesi bu şekilde başlıyor...
Pamuk'tan önce Pamuk'un tıpkısının aynısı vardı evimizde... Fıstık... Biricik Fıstık'ımız.....Fıstık çok özel bir yavru iken sokaktan gelme bir kediydi... Bildiğimiz soft pembeye çalan cappucino rengiydi😀😀😀
O zamanlar bahçeli evde oturduğumuz için bütün kedilerimiz (4 adet oluyorlardı) serbestti.. Mahalle arkadaşlarıyla gündüz vakti koşuştururlar ama saat 17.00-18.00 gibi hepsi eve dönerlerdi... Bu saatten sonra dışarı çıkış izinleri yoktu..
Bir İstanbul seyahatim sırasında Pamuk bir şekilde gece yarısı evden dışarı kaçıyor ve tesadüfen o saatte bizim sokağa dalan sokak köpekleri sürüsüyle karşılaşıyor... Sonuç çok çok üzücü.. Günlerce bana söyleyemediler ama Ankara'ya dönünce acı haberi öğrendim..
Hep Fıstık'ı aradı gözlerim evde, sokakta... Onu hep o kadar çok özledim ki.. Aynı şekilde oğlum Can da onu hiç unutamadı...
Kedi almak istediğimiz zaman Fıstık'a benzesin istedik.. Bir türlü hiç bir yavruyu beğenemedik...Tabi bizim evde çok kesin bir kural var.. Alınacak hayvanlar sokaktan olacak.
Bir gün..... Babaanne dönüşü minicik bir pembe renkli yavru nihayer karşımıza çıkıverdi.. Anında avucuma aldım "bu minik bizle eve geliyor, işte bu şeker bizim yeni Fıstığımız "dedim...
O minik büyüdü büyüdü büyüdü.... Şimdi en az 20 kilo oldu.... O bizim Pamuk'umuz...
Çok akıllı, sessiz, düşünceli ve güçlü, kaslı bir kedi... Gözünün içine bakıyorum bişi olmasın diye...
Yıl 2009... Atölyeye yeni bir veteriner öğrencimiz geldi.. Pamuk da her zamanki rutin veterinerimize kontrole gidecek... Yeni öğrencimiz bana jest olsun diye "Ece hanım..Müsaade ederseniz bu sefer kedinizi biz kontrol edelim" dedi.. Kıramadım her zamanki gibi...
Ben Ümitköy'de atölyedeyim.. Pamuk da bizim evde... Konutkent girişinde... Yani Ankara'yı bilmeyenler için Eskişehir otobanına çıkan ve her birinin arası en az 5 km. olan 3 büyük semt var veterinerlikle bizim ev arasında..
Evden teslim alındığını öğrendim. İçim rahat dersime geri döndüm... Burada birkaç açıklama yapmam gerekiyor... Birincisi Pamuk gündüzleri biz evdeyken, bahçelerde gezinen bir kedi ama hiç site dışına çıktığını zannetmiyorum. İkincisi... gelen veteriner onu bizim evin içindeyken kapalı bir kutuya koyuyor ve sonra da arabasının arka bagajına... Yani Pamuğun nerelerden geçtiğini görmesine imkan yok.
Eveetttt tekrar dönelim o güne... Pamuk'u evden aldıklarını bildirmelerinin üzerinden yarım saat geçmemişti ki telefonum çaldı.. Derste pek telefonumu açmıyorum ama baktım arayan yeni veteriner.. Açtım...
"Ece hanım.. Nasıl diyeceğim bilmiyorum ki....
Çok kötü bişi oldu.. Tam veterinerliğin kapısına geldik.. Kedi taşıma kutusuyla merdivenleri çıkarken kutunun ön kapağı açıldı ve kediniz kaçtı....Çok çok üzgünüz.. Biz arıyoruz ama hemen gelir misiniz? Sizin sesinizi duysa.."
Bir anda kalbimin acıdığını hissettim.. Veterinerliğin olduğu yer en ana cadde. Ümitköy caddesinin üstü.. Vızır vızır buraların en geniş, en işlek caddesi... Taşıyıcının tarifine göre ana yola değil de arkadaki bahçeye doğru kaçmışmış.....
Hangi ara çıktım 5 dakikada nasıl veterinerde oldum hatırlamıyorum... 1 saat aradım bağırdım sakin düşünmeye çalışarak yemeğini tuvaletini sokaklara taşıdım.. Akşamüstü Can, annem arkadaşlar hepimiz aramaya devam ettik.. O gece 11-12'lere kadar aradım... Kabullenemedim.. Onsuz ne yaparım deyip ağlayıp durdum... Yok bulamadık...
Diyorum ya Ankara'nın en büyük 3 caddesi var evle veterinerlik arasında... En az 15 kmlik mesafe... Kedi bu... Kaçtı mı kaçıyor... Bulmaya imkan var mı koca mahallelerde, şehirlerde?
Günlerce hastalandım..Herkes beni teselli etmeye çalıştı...Kedileri iyi bilenlerin ortak dediği "Ece hanım üzülmeyin..Kediler evlerine döner..." İnanmak istiyordum onlara ama kafamın içinde binbir soru..." Tamam da... Kaç ana cadde geçmesi gerekecek?.. Pamucuğum hiç araba görmedi ki.." "Hiç bir geceyi sokakta geçirmedi ki, hiç aç kalmadı ki...Nasıl yiyecek bulacak nasıl yaşamayı bilecek".."Kapalı kutuyla evden alındı bir arabanın bagajında taaaa 3 semt öteye götürüldü.. Nasıl bilecek hangi yoldan gidecek de hangisi bizim sokak hangisi bizim ev?".... Her dakika beynim onunla meşguldü...
Uykum çok hafiftir... Uyurken çıt deseniz duyarım... Geceleri bir umut... Pencereleri balkonları kapatmıyorum ki gelir diye, onun o huzurlu sesini duyarım diye...
4 gün geçti...Hergün çıkışta onu aramaya devam ettim..5. gün umudum azaldı..6. gün "kendini kandırdın Ece.. Seni teselli edenlere inandın.. Gelmez gelemez.. Yok artık o" dedim...
9.gece... Yattım.. Hala her yer açık... Sabaha karşı 5.30 sularıydı.. Uykumun arasında bir "miyav" sesi duydum... Nasıl saniyeler içinde kapıya indim hatırlamıyorum.. Kapıyı açtım.. Karşımda kirli pofidik pembe renkli bir kedi...Pamuğum....
9 gün süren yolculuk sonrası çok kirli, bir kulağı ve ağzı yara olmuş vaziyette evine dönmüştü... Hala bu nasıl oldu bilmiyorum...
Sonrasında veterinerimiz Pamuk'un çok kaslı ve güçlü olduğunu bu sayede yürümekten yorulmadığını ve belki de büyük caddeler yüzünden yolculuğunun biraz uzun geçtiğini filan söyledi.. "Kediler yıldızları takip ederek evlerini bulurlarmış" diyenler oldu...
O şimdi daha da güzel bir kedi... Küçük bir kaplan gibi..😀😀😀Anneme arkadaşlık etsinler diye Minnoş'la birlikte bir apartmanda yaşıyor ama biliyorum ki o çok mutlu.... Annemi en iyi arkadaşı zannediyor.. O salona gelip yanına oturana kadar söyleniyor, stres içinde gezinip duruyor... Annem işlerini bitirip salonda televizyonunu açıp oturunca bi rahatlıyor, o da koltuğuna bir güzel kuruluyor ki...
İyi ki yaşamının geri kalanında da bizle birlikte olmayı seçti ve evine döndü...