HAYATIMIZIN ÖMRÜ 3 DURAK
Dolunca beynim, yüreğim...Yazıyorum.. Yürürken, aklıma geliverince köşedeki duvara oturup yazıyorum.. Cafede gelip geçeni seyrederken yazıyorum.. Gece not alıyorum, gündüz aklıma geleni notlarımla birleştirip yazıveriyorum..
Yazmak sadece bir eylem..
Yazdıkça yaşadıklarımı ve kendimi anlamlandırıyor, daha iyi anlıyor ve algılıyorum. HAYATIMI YAZDIKÇA GERİDE BIRAKARAK VEDALAŞIYORUM..Hayatımı yazdıkça kendimi beğeniyor kendimle barışıyorum.. Aslında yazdıkça rahatlıyor, yeni yaşayacaklarım için yer boşaltıyorum.
TEK İSTEĞİM DÜNKÜ BİRŞEYDEN DAHA BİRŞEY OLAYIM..
Daha mükemmel de olabilirim, daha istekli, daha kırgın, daha üzgün, daha yorgun, daha verimli, daha geç uyanan, daha duyarlı...
Bazen uyandığımda, hayatın, benim çabalarım haricinde, tam da zamanı geldiği için sinyal göndermesini beklediğim oluyor.. Sabırlı ol Ece.. Bu kadar işi yalnız başına başardın sen mi yapamayacaksın, kendine biraz zaman ver, derin nefes al, dinlendir şu yorulan bedenini diyorum.. Bazen de bana bu kadar inananlar garip bir yükün altına sokuyor beni.. Belki de menopoz gibi üretkenliğin de bir sonu vardır diyorum... Sonra bir bakıyorum... Ertesi gün herkesi yatağından kaldırmak istiyorum hadi ne duruyoruz çalışalım bunu da yapalım şunu da...Herkesi abondan ediyorum...Öylesine enerjiyle doluyorum...
Eskiden utanırdım, saklardım kötülerimi.. Şimdi ruhumu tanıdıkça beni mutsuz eden herşeyi, zaaflarımı, sevmediklerimi, çocukken yıllarca tacize uğradığımı SANSÜRSÜZ ANLATIVERİYORUM..
Ölümün hayatımızın bir parçası olduğunu çok yeni idrak ettim. Annemin hastalanmasından sonra, ermiş gibi hissediyorum artık kendimi.. Hiç birşey eskiden baktığım gibi değil.. Durgunum, çok uğraşmıyorum, yarışmıyorum, kabulleniyorum... Daha kendimle, daha herşeyle barışık...
Yazarak içime konuşuyorum..
Neysem oyum artık.. İçim dışım zaten birdi ama şimdi tüm şefffafım.. ...Daha çok gülüyorum, daha çok ağlıyorum, daha çabuk kırılıyorum ama daha da çok hoşgörüyorum. Her sıkıntımda yalnızlığıma, müziğe, mutfağıma, dergilerime, fotoğraflar cekmeye, hayvanlara sığınıyorum.
Zaten doğaya aşığım...Zaten çimene dayanamam. Zaten gökyüzünü saatlerce seyrederim. Zaten yanımdan geçen her köpeğin başını okşarım.. Şimdi kaldırıma, toprağa oturup onları daha da çok seviyorum, oynaşıyorum..
Her çocukla konuşuyorum..Kötülükten ve enerjimi emenlerden kaçıyorum.. Aslında çok sabırlıyım.. Ama şimdi anlamsız hayallere kapılıp gereksiz mücadele etmiyorum.. Beni istemeyeni ben hiç istemiyorum "Beni haketmiyor.. Maalesef kaçıran, kaybeden o..."deyip asıl onlar adına üzülüyorum..Hiç peşlerinden koşmuyorum.. Benim değerimi bilene yöneliveriyorum.."Next Please...."
Anı yaşıyorum.."Seni ömür boyu seveceğim" diyen yerine "şu an yanımda olsan" diyeni tercih ediyorum..
Bazen bakıyorum.. İnsanlar tembelleşmek, yakınmaya başlayabilmek, birisi evde onu beklerken o yeniden tehlikeli sularda adrenalin yüklemesi yapabilmek için birilerini arıyorlar.. Uzun süreli ilişkilerde artık kilo alabilir, artık kendini beğendirmek için makyaj yapmayabilir, artık mükemmeli oynaması gerekmez, artık kokabilir, artık bir kenarda yaslanacağı bir omuz vardır, hatta nasıl olsa o artık ona bağımlıdır, onu daha iyi anlayan yeni heyecanlar restoranda yan masadadır, telefonun ya da messengerın bir tık ötesindedir... RUHUNUN DALGINLIĞINI, KİRLİLİĞİNİ TEMİZLETMEK IÇİN ETRAFTA TEMİZLİKÇİ ARAYANLAR.
Beklemeyi de sevmiyorum artık.. Tam da bu yüzden hemen, şimdi aklımdan geçeni yapmak, konuşmak, yazmak istiyorum...Geniş zamanlı planlar ürkütüyor beni.. Her yere geç kalan ben, artık kendime feyk atmak için her
yere vaktinden önce gidiyorum.
Bazen sıkıntıdan, bazen huzurdan susuyorum.Bazen çok daraldığımdan, bazen çok neşelendiğimden yazıyorum.. BU İKİSİNİN FARKINI BİLENLERLE ILETİŞİM KURUYORUM..
Hayat sakin yaşayınca ne kadar farklıymış. Yürüyen merdivende artık yürümüyorum.. Bir müzik dinleyince üşenmiyorum saatlerce diğer parçalarını araştırıyorum. Uzun uzun telaşsız hiç denemediğim zor yemekleri yapıyorum...
Ortalığı toplamıyorum. Saatlerce köpeğimin tüylerine dolaşan dikeni çıkarmaya çalışıyorum.. Keyif alarak hissederek.. Söylenerek küfrederek değil... Sinemada film bitince çıkmıyorum, en son setçisinin ismine kadar okuyorum. İsmim okunana kadar uçağa binmiyorum, uçağın içinde ayakta kanter içinde kalabalığı bekleyeceğime keyfimi bozmuyorum kitabımı okumaya devam ediyorum...İnce dudaklarımı, "Beyonce" bacaklarımı, kırışan ellerimi kabul edip, kendi bedenimle barışıp, hatta artık biraz da teşhirci olarak kendi kendime meydan okuyorum..
Ne kadar çok şeyi susuyoruz aslında değil mi? Sevilmek için, aykırı düşmemek için, kabullenilmek, öteki olmamak için...Terk edilmemek için.. Kaybetmemek için..Egomuzdan ödün vermemek için...Vaktimizi böyle geçirirken aslında en değerlimizi, ZAMANIMIZI kaybetmiyor muyuz?
Anlayacağınız....
Canım arkadaşlarım hayat kısa.. Sözün bittiği yer bitsin artık.... Ölüme koşan şu hayatlarımızda, biraz daha güzel işler yapalım, daha estetize yaşamlar sürelim, iyilikten yılmayalım, utanmayalım, güzeli doğruyu susmayalım.. Ne dersiniz?
Çünkü hepitopu HAYATIMIZIN ÖMRÜ hepimiz için 3 DURAK...
22 Ağustos 2018
Ece Aymer
No comments:
Post a Comment