Şimdi bugün benim doğumgünüm ya..
Hani bazen çoğumuza olur ya....
Sanırım ben tam o anlardan birindeyim. Bir an, boş boş sessiz sedasız yalnız oturasım var. Sonra, derin kalabalıklar içinde kaybolasım...
Kollarını açmış hala bekler mi ki beni uzaklardaki ağaç? Yoruldum artık biraz..Sırtımı dayayasım var.
Bu aralar, sıklıkla hayata mola verip çekip gidesim var. Ama sonrasında tam tersine, hayata kazık çakasım var..
Gök gürültüsü gibi patırtı çıkarasım var, şimşek gibi etrafı aydınlata aydınlata çakasım, yıldırım gibi ansızın düşesim var...
Aslında hepsinden çok çocuk gibi sebepsiz salya sümük ağlayasım var..
Kimseler bilemez ki içimdekileri..
Yarın bir yaş daha alacağım bu hayattan.
Gittikçe hızlanıyor mu ne yıllar?
Sanki geçen sadece 4 ay.. Halbuki seneler biti bitiveriyor…
53 yıl..Çok insan tanıdım. Kimileri canıma can oldu, yoluma yoldaş. Kimileriyse acıyla tanışmamın adı… İçimde yitip gidenler… Biriktirdiğim can kırıklıklarım, sol yanıma ağır gelen haksızlıklarım. Hiç kimsenin anlayamayacağı kadar çok “ŞEYİM” olanlar, sakındığım gözüm, gönlüne yük olduklarım. Biriktirdiğim hayatıma kıyısından köşesinden dahil olup bana bir şeyler katan nice değerli canlar. Onlardan çok şey öğrendim. Hiçbir şey katmayanlardan da sanırım hoşgörü ve sabretmeyi.
Her zaman sevgiyi, aşkı utanmadan, saklamadan, saf yaşamayı sevdim. Zaman zaman inkar ettiğimiz ama en dar zamanda sığındığımız içimizdeki çocuğa ve deliliğine hep sımsıkı tutundum. Hayatı yalın yaşamayı sevdim.
Sorunu değil hep çözümü aradım, ışığa baktığım penceremi temiz tutarak.
Hayat ucu bucağı görünmeyen bir nehir benim için. Tecrübe ve yaşanmışlıklar avucuma doldurup içtiğim su… Hayata ve insanlara nasıl baktığım avucuma doldurduğum suyun tadını ve berraklığını belirledi hep. Sınırsız ruhumu sınırlı algılara sahip bedenimde taşımanın zorluğu çoğu zaman yorsa da beni, BEN HEP YAŞAMAYI ÇOK SEVDİM…
Bazı şeylerden vazgeçmek kolay değil tabi ki.. Bakıyorum da ardıma ne kadar uzun yol gelmişim. Gönlüme hapsettiğim zamanlarım hatırladığım anılarla veya hatırlamak bile istemediğim anılarla dolup taşmış.
Kimileri canıma can olmuşken, kimileri ise “CANIM” iken yok olmuş.
Kapısını mı çok açık bırakmışım yüreğimin yoksa isteyip mi açmışım bilemedim.
Anladım ki; bazen ölçüsünü kaçırdığımda, bu benim sevgim de olsa insanları bozabiliyor. Bu yüzden kimine damla damla kimine bol kepçe tutmalıymışım coşkularımı.
İşte bir onu beceremedim. O yüzden de, ben maalesef, ELİNDEKİNİN DEĞERİNİ KAYBEDİNCE “ANLAYAN”LARDAN DEĞİL DE, AŞIRI DEĞER VERDİĞİ İÇİN “KAYBEDEN”LERDEN OLDUM HEP.
Verdiklerinle aldıkların, düşündüklerinle yaşadıkların arasındaki dengesizliği fark ettiğimde vazgeçemem dediğim hiçbir şeyin aslında vazgeçemeyecek kadar mükemmel olmadığını anladım… Ne ilginç değil mi? Hiç aklımdan çıkmayan kişiler var, onun aklına bile gelmediğim…. Hiç aklıma gelmeyen isimler var belki de onun dilinden hiç düşmediğim…
Hani bazen çoğumuza olur ya....
Sanırım ben tam o anlardan birindeyim. Bir an, boş boş sessiz sedasız yalnız oturasım var. Sonra, derin kalabalıklar içinde kaybolasım...
Kollarını açmış hala bekler mi ki beni uzaklardaki ağaç? Yoruldum artık biraz..Sırtımı dayayasım var.
Bu aralar, sıklıkla hayata mola verip çekip gidesim var. Ama sonrasında tam tersine, hayata kazık çakasım var..
Gök gürültüsü gibi patırtı çıkarasım var, şimşek gibi etrafı aydınlata aydınlata çakasım, yıldırım gibi ansızın düşesim var...
Aslında hepsinden çok çocuk gibi sebepsiz salya sümük ağlayasım var..
Kimseler bilemez ki içimdekileri..
Yarın bir yaş daha alacağım bu hayattan.
Gittikçe hızlanıyor mu ne yıllar?
Sanki geçen sadece 4 ay.. Halbuki seneler biti bitiveriyor…
53 yıl..Çok insan tanıdım. Kimileri canıma can oldu, yoluma yoldaş. Kimileriyse acıyla tanışmamın adı… İçimde yitip gidenler… Biriktirdiğim can kırıklıklarım, sol yanıma ağır gelen haksızlıklarım. Hiç kimsenin anlayamayacağı kadar çok “ŞEYİM” olanlar, sakındığım gözüm, gönlüne yük olduklarım. Biriktirdiğim hayatıma kıyısından köşesinden dahil olup bana bir şeyler katan nice değerli canlar. Onlardan çok şey öğrendim. Hiçbir şey katmayanlardan da sanırım hoşgörü ve sabretmeyi.
Her zaman sevgiyi, aşkı utanmadan, saklamadan, saf yaşamayı sevdim. Zaman zaman inkar ettiğimiz ama en dar zamanda sığındığımız içimizdeki çocuğa ve deliliğine hep sımsıkı tutundum. Hayatı yalın yaşamayı sevdim.
Sorunu değil hep çözümü aradım, ışığa baktığım penceremi temiz tutarak.
Hayat ucu bucağı görünmeyen bir nehir benim için. Tecrübe ve yaşanmışlıklar avucuma doldurup içtiğim su… Hayata ve insanlara nasıl baktığım avucuma doldurduğum suyun tadını ve berraklığını belirledi hep. Sınırsız ruhumu sınırlı algılara sahip bedenimde taşımanın zorluğu çoğu zaman yorsa da beni, BEN HEP YAŞAMAYI ÇOK SEVDİM…
Bazı şeylerden vazgeçmek kolay değil tabi ki.. Bakıyorum da ardıma ne kadar uzun yol gelmişim. Gönlüme hapsettiğim zamanlarım hatırladığım anılarla veya hatırlamak bile istemediğim anılarla dolup taşmış.
Kimileri canıma can olmuşken, kimileri ise “CANIM” iken yok olmuş.
Kapısını mı çok açık bırakmışım yüreğimin yoksa isteyip mi açmışım bilemedim.
Anladım ki; bazen ölçüsünü kaçırdığımda, bu benim sevgim de olsa insanları bozabiliyor. Bu yüzden kimine damla damla kimine bol kepçe tutmalıymışım coşkularımı.
İşte bir onu beceremedim. O yüzden de, ben maalesef, ELİNDEKİNİN DEĞERİNİ KAYBEDİNCE “ANLAYAN”LARDAN DEĞİL DE, AŞIRI DEĞER VERDİĞİ İÇİN “KAYBEDEN”LERDEN OLDUM HEP.
Verdiklerinle aldıkların, düşündüklerinle yaşadıkların arasındaki dengesizliği fark ettiğimde vazgeçemem dediğim hiçbir şeyin aslında vazgeçemeyecek kadar mükemmel olmadığını anladım… Ne ilginç değil mi? Hiç aklımdan çıkmayan kişiler var, onun aklına bile gelmediğim…. Hiç aklıma gelmeyen isimler var belki de onun dilinden hiç düşmediğim…
Bazen hayatla, insanlarla didişmek gerekiyor, sonunda dersler alabiliyorsak eğer. . Yüzlerini, kimliklerini, kişiliklerini bilmediğimiz, insan dediğimiz varlığın sonsuz hallerini görüyoruz .. Sonra o hallerin aslında bizde de var olduğunu fark ediyoruz. Bazen kızdığımız kişi kadar kızılası, sivri dilli bulduğumuz kadar sivri olmuyor muyuz? Hiç tasvip etmediklerimizi bir yaş geliyor kendimiz de yapar oluyoruz…
Zaman denen zalim koşar adım ilerliyor,değişiyorum,yeni çevreler ediniyorum,eski sıkıntılarımın yerini yenileri alıyor,eskiden ''sensiz yapamam'' dediğim kişinin yerini yeni ''o olmazsa ne yaparım'' dediğim kişi alıyor. Alternatifsiz olarak gördüğüm kişiler, asla yaşayamam denen yerler…. Yani yeni zaman diliminde alternatifsiz’lerim değişiyor..Aslında kısaca ben, artık ESKİ BEN olmuyorum.....
Kocaman bir yürek taşıyor şu küçücük bedenim….Zaman içinde çok yolcuları oluyor yüreğimin…
Kimisi kalıcı kimisi geçici..
Kimi güllük gülistanlık yerini buluyor yüreğimde, hiç gitmek istemiyor.
Kimi sularında boğuluyor denizimin, kimi bilemiyor şaşırıyor yolunu…..
Zaman denen zalim koşar adım ilerliyor,değişiyorum,yeni çevreler ediniyorum,eski sıkıntılarımın yerini yenileri alıyor,eskiden ''sensiz yapamam'' dediğim kişinin yerini yeni ''o olmazsa ne yaparım'' dediğim kişi alıyor. Alternatifsiz olarak gördüğüm kişiler, asla yaşayamam denen yerler…. Yani yeni zaman diliminde alternatifsiz’lerim değişiyor..Aslında kısaca ben, artık ESKİ BEN olmuyorum.....
Kocaman bir yürek taşıyor şu küçücük bedenim….Zaman içinde çok yolcuları oluyor yüreğimin…
Kimisi kalıcı kimisi geçici..
Kimi güllük gülistanlık yerini buluyor yüreğimde, hiç gitmek istemiyor.
Kimi sularında boğuluyor denizimin, kimi bilemiyor şaşırıyor yolunu…..
Hep derim ya..Zordur bende yürümek ne diyeyim. Bunu en iyi bende yola çıkanlar biliyor....
Kendimize dışarıdan bakabilmek… O kadar çeki düzen verdirir ki bize… Kimi zaman da yaşadıklarımızı başkasının gözüyle görmemizi sağlar. Bunun da en iyisini aynalar yapar. Yalansız, bire bir gösteren aynalar..
Kaç kişi aynaya korkmadan bakabiliyor şu günlerde? Kimler aynaya baktığında kendi yüzünü görebiliyor maskesiz... Hangimiz barışığız aynalarla...
Ben; kendi yüzümü görebiliyorum aynaya baktığımda. Maskem yok çünkü, hiç olmadı da.
Kaç kişi aynaya korkmadan bakabiliyor şu günlerde? Kimler aynaya baktığında kendi yüzünü görebiliyor maskesiz... Hangimiz barışığız aynalarla...
Ben; kendi yüzümü görebiliyorum aynaya baktığımda. Maskem yok çünkü, hiç olmadı da.
Kimseye iki yüzlü davranmayacak kadar sadığım ruhuma. Zaman zaman kırdığım insanlar oluyor, yok desem yalan... Ama aynalarla yüzleşemeyecek kadar büyük hatalar yapmadım, umarım yapmam da. Aynaya baktığımda vicdanımı görebiliyor ve huzurla gülümseyebiliyorum..
Acılarım, kayıplarım da var tabi ki.
Özlemlerim, korkularım da..
Hele ki aşık olmaya aşık bir ruhum varken…Aşk kadınıyken…
Herşeye rağmen fotoğraflara gülerek poz veriyorum çünkü ruhum neşeli..
Bazı sorularımın yanıtlarını bir türlü veremiyorum kendime...
Eeeee olacak o kadar.
Düşünüyorum da varsın bazı şeyler de eksik olsun hayatımda , nasılsa direksiyonda hep ben varım bu yolculukta
Özlemlerim, korkularım da..
Hele ki aşık olmaya aşık bir ruhum varken…Aşk kadınıyken…
Herşeye rağmen fotoğraflara gülerek poz veriyorum çünkü ruhum neşeli..
Bazı sorularımın yanıtlarını bir türlü veremiyorum kendime...
Eeeee olacak o kadar.
Düşünüyorum da varsın bazı şeyler de eksik olsun hayatımda , nasılsa direksiyonda hep ben varım bu yolculukta
Vakit geldi ha…Demek gidiyorsun benim sevgili 52. yılım….Giderken elin kolun boş gitme ama... Çevremdeki kötülükleri de al yanına. Acıyı, kederi, üzüntüyü, problemleri de koy çantana. Kırgınlıklarımı, sessiz çığlıklarımı da al. Gözlerimi kanatırcasına ağladığım geceleri de...
Kaç altmış saniye daha var gitmene? Onca zaman o kadar çok geldin ki üstüme, o kadar zorladın ki beni geçen sene... Kal bile diyemeyeceğim gidişine....
Sevinçle hoş geldin diyeceğim 53’üime.. Aman, elin kolun dolu olsun gelirken. Umutla, sevgiyle gir hayatıma. Sıcacık güneşi, mutluluğu, saflığı, bereketi, bolluğu, yıllardır özlem duyduğum her şeyi, elini gururla tutabileceğim bir eli, sağlığı, huzuru getir bana....
Binlerce yol var önümüzde…Ama gittiğimiz yol tek…Geride kalan yaşayamadığımız zamanların, gidemediğimiz yolların keşkeleri…. Onlar hep bizimle gelir,cebimizde taşırız sanki onları….Hayıflanırız , ''acaba nasıl olurdu'' dedirtir kaçırdığımızı düşündüğümüz yollar…. Aslında tek bir gün önümüzdeki tüm yolları değiştirebiliyor,bambaşka bir hayatın içine atıyor bizi…En iyisi içinde bulunduğumuz zamanın hakkını vermek gerek…Ben galiba artık onu yapmayı öğrendim. Kaçırdığımız yollarda bizim için hayır mı var yoksa şer mi bilemiyoruz ki, belki de KADER adını verdiğimiz işte budur kimbilir...
PARALEL EVREN'de ne olabileceğini düşünmeden mevcut yolun hakkını vereceğim bu sene ben de…..
Hepinizi çok seviyorum.
Sevinçle hoş geldin diyeceğim 53’üime.. Aman, elin kolun dolu olsun gelirken. Umutla, sevgiyle gir hayatıma. Sıcacık güneşi, mutluluğu, saflığı, bereketi, bolluğu, yıllardır özlem duyduğum her şeyi, elini gururla tutabileceğim bir eli, sağlığı, huzuru getir bana....
Binlerce yol var önümüzde…Ama gittiğimiz yol tek…Geride kalan yaşayamadığımız zamanların, gidemediğimiz yolların keşkeleri…. Onlar hep bizimle gelir,cebimizde taşırız sanki onları….Hayıflanırız , ''acaba nasıl olurdu'' dedirtir kaçırdığımızı düşündüğümüz yollar…. Aslında tek bir gün önümüzdeki tüm yolları değiştirebiliyor,bambaşka bir hayatın içine atıyor bizi…En iyisi içinde bulunduğumuz zamanın hakkını vermek gerek…Ben galiba artık onu yapmayı öğrendim. Kaçırdığımız yollarda bizim için hayır mı var yoksa şer mi bilemiyoruz ki, belki de KADER adını verdiğimiz işte budur kimbilir...
PARALEL EVREN'de ne olabileceğini düşünmeden mevcut yolun hakkını vereceğim bu sene ben de…..
Hepinizi çok seviyorum.
No comments:
Post a Comment